Osman Gazi

Osman Gazi

Oğuz Han nesliyim Kayı´nın boyu

Ben Osman Gazi´yim Ertuğrul oğlu

Rüyamda görmüştüm ulu çınarı

Saracaktı soyum tam üç kıtayı

18.02.2013 6875

 


             Osmanlı Devleti´nin kurucusu olan Osman Gazi 1258´de Söğüt´te doğdu. Babası Ertuğrul Gazi, annesi Hayme Hatun´dur. Babası Ertuğrul Gazi, Batı Anadolu'da Söğüt Ovası ile Domaniç Yaylasında yaşayan Oğuz Türklerinin Bozok boyunun Kayı kolundan olan büyük ve kalabalık bir obayı yönetmekteydi. Osman Gazi uzun boylu, omuzları arası oldukça geniş, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaşlıydı. Ata binmekte, kılıç kullanmakta ve savaşmakta çok ustaydı. Tarihçi İbni Kemal, Osman´ın gençliğinde "yiğitler arasına girdiğini" ve "vurmada tutmada durmada oturmada herkesi kendine uydurduğunu" belirtir ve kardeşlerden en küçüğü olmakla beraber "şimşir (kılıç) ve tedbirle cümlesinden evvel olduğunu" bildirir.

 
            Osman Gazi, 1281 yılında Söğüt´te Kayı Boyu´nun yönetimine geçtiğinde henüz 23 yaşındaydı. 1283'te obanın ileri gelenlerinden Ömer Bey´in kızı Malhun Hatun ile evlendi ve bu evlilikten ilerde Osmanlı Devleti´nin başına geçecek olan oğlu Orhan Gazi dünyaya geldi. Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddin Mesûd'un 1284'de Söğüt ve çevresinin kendisine verildiğine dair olan fermanı ve yanında hediye ettiği ak sancak, tuğ ve mehterhâne ile uçbeyi olmuştur. Günümüzdeki Bursa-Bilecik-İznik yörelerinde unvanını korumak ve ufak uçbeyliğini güçlendirmek için bir dizi yerel çatışmalar yapmıştır. Bu çatışmalarda gaza yoldaşları olan Samsa Çavuş, Konur Alp, Akçakoca, Aykut Alp, Gazi Abdurrahman gibi diğer "alp" beyler ve bunların idaresindeki akıncı birliklerden destek alıp faydalanmıştır. 1284´de Osman Bey 300 kişilik bir güçle İnegöl yakınlarındaki Emirdağı eteklerinde bulunan "Kulaca Hisar"´a bir gece baskını düzenlemiş ve bu kaleyi ele geçirmiştir. Bu Osmanlıların ilk kale fethidir. Kulaca Hisar ve Karacahisar kalelerinin fetihlerini takiben 1299 yılında İnegöl´ü alması Osmanlı Devleti´nin kuruluşu olarak kabul edilir. İlk Osmanlı Parası da 1324´de Osman Gazi tarafından bastırılmıştır.


            Osman Gazi, Ahi Şeyhlerinden Edebali´nin görüşlerine değer verir ve ona saygı duyardı. Sık sık Şeyh Edebali´nin Eskişehir Sultanönü´ndeki Dergâhına gider ve misafir kalırdı. Şeyh Edebali, kızı Bala Hatun´u Osman Beyle evlendirdi. Bu evlilikten de Alâeddin dünyaya geldi.

            Anadolu´da kurulup, 600 yıllık bir tarih diliminde üç kıtada hüküm süren Osmanlı Devleti´nin kurucusu Osman Gazi, 1326´da 68 yaşındayken Bursa´da öldü. Vefat ettiğinde geriye bıraktığı mal varlığı şunlardı:  Bir at zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, bir ok kabı, birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklık.

Erkek çocukları: Pazarlı Bey, Çoban Bey, Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey,  Savcı Bey   
Kız çocukları: Fatma Hatun

            Osman Gazi değerli bir devlet adamıydı. Dürüst, tedbirli, cesur, cömert ve adaletliydi. Fakirleri yedirip, giydirmeyi çok severdi. Üzerindeki elbiseye kim biraz dikkatlice baksa, hemen çıkartıp ona hediye ederdi. Her ikindi vakti kendi evinde kim varsa onlara ziyafet verirdi. Osman Gazi'nin problemler karşısındaki insani yaklaşımı, halkıyla kurduğu iyi ilişkiler, hakkaniyetten ödün vermeyişi ve sergilediği cömert tavır Osmanlı İmparatorluğu'nun insani zeminini belirlemiş, Osman Gazi'den sonraki padişahlar üzerinde değişmez bir lider modeli olarak kalmıştır.   


 * Yönetimindekiler arasında din ve milliyet farkı gözetmez, eşitlik ve adaletin korunmasını her şeyin üstünde tutardı. 
 * Fethettiği yerlerde İslam'ın arzuladığı adalet anlayışının tesis edilmesini gaye edinmişti. 
 * Üç günde bir yemek pişirip fakirleri doyurur, dul, yetim ve öksüzleri korurdu.
 * Yanında çalışanlar kendisine saygı gösterir, en zorba kişiler bile onun karşısında hareketlerine dikkat eder, saygıda kusur etmezlerdi. 
 * Şiddetten, kaba kuvvetten olabildiğince kaçınır, tüm ilişkilerinde hoşgörüye ve sabırlı davranışa öncelik verirdi.    
 * Kanunların yürürlüğe konmasında tek başına hareket etmez, o zamanın devlet erkânı olarak tanımlanabilecek tecrübeli kişilerle istişare ederek karar verirdi. 
 * İlim irfan sahibi, yeteneğine inandığı kişileri çevresine toplardı. İşinin erbabı olan kişilere görev verir, onların bilgi ve tecrübesinden yararlanırdı.
 * Kendisine rakip olabilecek ya da onun kadar yetenekli olan kişiler bile ona saygı duyar, ona seve seve hizmet etmekten gocunmazlardı.